BsYaRisMaSi.Tr.Gg
   
  !!! CÜNEYT ARKIN !!! Fahrettin Cüreklibatur !!!
  Cüneyt A. Ölüm Ve Hayatı Anlatıyor
 
11 saatlik ameliyatın ardından Cüneyt Arkın Ölüm ve Hayatı anlatıyor
 
Dev boyutta,uçsuz bucaksız büyüklükte madeni bir levha.

Sonsuzluğun içinde duruyor. Dayanılmaz soğuk.

Levhanın dibinde zor görünen minnacık Cüneyt Arkın dehşetli üşüyor.

Zaten varla yok arası.

Ameliyat süresince bu resim gözlerimin önünden gitmedi.

Önce bel emarı çektirdim. Çünkü bel omurlarım oldukça kötüydü. Ancak ağrı sızım yoktu. Doktorlar bel emarında gördüklerine dayanarak oraya yoğunlaştılar.

Ünlü bir hastanenin ünlü bir fizyoterapisttiydi. Ameliyatta olunmaz bu böyle sürüp gider, bazı bacak hareketleriyle rahatlarsın’ dedi. Bir beyin cerrahı fikir beyan edemedi. Birkaç doktordan daha medet umduk. Yanlış yerlerde care arıyorduk.

Ama gittikçe kötüleşiyordum.

Geceleri ayak bileklerimden başlayan ağrı uyluklarıma kadar dayanılmaz bir hal alıyordu. Ağrı dindirici etkisiz kalıyordu.

Sabaha kadar çığlık atıyor, haykırıyordum.

Ağrıdan sonra bacaklarımda korkutucu bir halsizlik başlıyordu.

Ağrılar dindi. Bacaklarımdaki halsizlik arttı. Ellerimin de gücü azalmıştı.

Zar zor ağrı merkezine gittik. Bu konularda tutarlı tavsiyeler vardı. Bizi Prof. Azmi Hamzaoğlu’na tavsiye etti. Ama tükenmiştim. Tam felç halindeydim. Bir et yığını gibi olduğum yerden kalkamıyordum. Korkunç acılar çekiyordum. Kararımı vermiştim.

İntihar edecektim. Hayır, zayıflık değildi. Yiğitçe yarı ölü halime son vermekti.

Bir ara karıma ‘ben böyle yaşayamam’ dedim.

O anda dünyanın bütün acıları mavi gözlerinde görünüp geçti.

Ben tekerlekli sandalyede iki gün sonra Prof. Dr. Azmi Hazmzaoğlu’nun karşısındaydık.

Bel emarına şöyle bir baktı. ‘senin derdin burada değil’ dedi. ‘mesele boyun bölgesinde. Ameliyatta yüzde seksen iyileşirsin’.

Bir süre ameliyat korkusuyla yaşadım. Sonra Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu’na teslim oldum.

Ameliyat on bir buçuk saat sürdü. Gözlerimi yoğun bakımda açtım.

Bu arada malum medya insafsızca izlenme oranlarını artırmak için ‘Cüneyt Arkın felç oldu’ kampanyasına başladı.

Yoğun bakımda bir gün kaldım. Oradan odama taşındık. Karımın merhametli güzel yüzünü görünce rahatladım.

Beni yatağıma yatırdılar.

Örneklerini gördüğümden asalak halimde karımın yüzünde tatsız bir ifade görmekten dehşetli korkuyordum.

Aksine şefkatle her ihtiyacımı gideriyor, yemeğimi kendi eliyle yediriyordu.

Nasıl mübarek bir kadındı.

Ameliyat öncesi beni çılgınca sevindiren bir şey oldu. Beklemediğim bir anda beklenmedik yerde odamda büyük oğlum Murat İngiltere’den gelmiş, orada dimdik duruyordu. Işık yandan geliyordu. Bir an tepkisiz kaldım. Sonra Cüneyt Arkın’a benzettim.

O usulca geldi, tarifsiz güç veren kucaklamasıyla beni sardı. İçim güven doldu. Murat böyledir.

‘İşin oğlum’dedim.

Sesi sıcacıktı. ‘bu günlerde babamın yanında olmama işim falan engel olamaz’dedi.

Küçük oğlum deli gibi seviçliydi. Durmadan abisini kucaklıyordu.

Kaan Polat bütün dünyaya yetecek kadar merhametli bir çocuktu. Hastalığımdan bu yana biran olsun başucumdan ayrılmamıştı. Mavi gözlerinde tarifsiz bir sevgi vardı. Bana öyle bakıyordu.

Karım anlattı. Ameliyat çok büyük, çok zor bir ameliyatmış. Dayanmak zormuş. Katlanmışım. Doktorlar söylemişler.

Doğrudur. Bunu küçüklüğümden bu yana devamlı yaptığım spora borçluyum.

Vucüdum güçlüydü.

Hastanede kaldığım sürece kendi dalında uzman doktorların kontrolündeydim. Her halim bir monitörden okunuyor, ona göre derhal tedbir alınıyordu.

Çabuk iyileşiyordum. Ama medya ‘Cüneyt Arkın felç oldu’ kampanyasına devam ediyor, yüzlerce dostumuz telefon üstüne telefon birşeyler söylemeye çalışıyorlardı.

Sadece o kadar mı, hastaneye yattığım andan itibaren susmayan telefonlarda dostlarım, arkadaşlarım, meslektaşlarım, geçmiş olsunlar yağdırıyorlardı. Şaşırtıcı taraf Anadolu’nun her yanından vefalı, duygulu, geçmiş olsun telefonları geliyordu. Gözlerim yaşıyordu. İşte Anadolu insanı böyledir.

Ziyaretçiler dolup taşıyordu. Ama onları karşılama doktorlar müsaade etmiyorlardı.

Telefon eden dostlarıma, arkadaşlarıma tek tek cevap vermeye çalıştım. Ancak çok yorgundum. Baş edemedim.

Telefon eden beni ziyaret eden o vefalı, ebedi dostluklarına minnet ve şükranlarımı sunuyor. Hepsini sevgiyle kucaklıyorum.

Hiçbirini unutmayacağım.

Pek çok doktorum kontrolünde günler geçiyordu.

Çabuk iyileşiyordum.

O gün hemşire hanım, ‘Bugün biraz yürüyelim mi’ dedi. Altüst oldum. Korku, umut, hayat, hayal kırıklığı...

Hemen hemşire hanıma sarıldım. İlk adımımı attım. Hayata dönmüştüm. Avazım çıktığı kadar haykırmak istiyordum. Karım, çocuklarım gözlerimin önüne geldi. Bir adım iki adım daha... giderek hemşire hanımın yardımı azaldı. Güvenle, sevgiyle mübarek yere basıyordum.

Artık ilerki günlerde çok az bir yardımla yürüyordum.

Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu geldi.

Yüzü öylesine aydınlıktı ki, içim ısındı.

İnce, zarif, sımsıcak çocuk gülümsemesi vardı yüzünde.

Ona başka türlü saygı duyuyordum. O bir omurga cerrahından çok ‘HAYAT YARATAN BİR BİLGEYDİ.’

Ben ölüydüm, bana hayat verdi. ‘artık seni eve gönderelim’ dedi.

Elini öptürmedi. Başımı okşadı. Başından beri ‘sen bir sanatçı, onun ötesinde bir kişiliksin’ diyordu.

Bu yüzden çok az hastane ücreti ödedik.

Ertesi gün eve geldik.

İlk kitaplarımı selamladım. Bahçeye doya doya baktım. Güvercinlere uzaktan yem attım. Sonra oturdum.

Düşünmeye başladım.

Ölüm ve hayat.

Yerlerde sürünürken ‘Allahım beni bu halden kurtar, neyim var neyim yok hepsini al’ diyordum.

Karım para işleriyle uğraşırken asla ilgilenmedim.

Benim şimdiki zenginliğim hayatımdı.

Bu arada sizleri düşünüyordum. Merak ettiğinizi biliyordum.

Ama yazacak gücüm yoktu.

İlk günler okuyamadım. Çok yoruyordu. Yazmak da öyle.

Resim yapmak için güçlü olmalıydım.

Oğlum Kaan, bir sürü DVD getirdi. Lost. Başlarda iyiydi. Sonraları insanları öyle bir aptal yerine koymaya başladılar ki, vazgeçtim. Televizyona döndüm. Magazinleşmiş, popüler kültür ürünü haberlere zor katlanarak izledim.

Sonra işe yarar bir şeyler aradım, yoktu. Herkes yaz tatilindeydi.

Karım, Bayülgen’i izle dedi. İzledim. Bir şey anlamadım.

Sonra oturup düşünmeye başladım. Bölük pörçük anılar belleğimden öne çıkmaya başladı.

Yarım yamalak şiire başaladım.

Aklıma ilk gelen şuydu.

‘SİZ HİÇ ÖLDÜNÜZ MÜ?’

Eve gelişimin ikinci gününde Meral adında bir fizyoterapist bacak adalelerimi güçlendirmeye başladı.

Önceleri çok zor geldi.

Aynı hareketleri tekrar tekrar bütün gücümle işleme koyuyordum.

Bitmez tükenmez tekrarlarla bacaklarımın güclendiriyordum.

İş giderek sertleşti. Gücümü sonuna kadar kullanıyordum.

Ve Meral hanımın sabrına, inadına şaşırıyordum.

En az benim kadar yoruluyordu.

Zekiydi, yaptığı espirilerle beni şaşkına çeviriyordu.

Okuyordu, sağlam bir birikim vardı. Düşünceleri, derin, cesur ve ahlaklıydı.

Çalışma bittikten sonra sohpetler yapıyoruz, memleketini seviyor.

On günde bacak adalelerim oldukça kuvvetlendi. Artık yürüyebiliyordum.

Yürümeyi öylesine özlemişim ki, odada durmadan tur atıyordum.

Benim için her şey yeni.

Herşeye ilk görüyormuşum gibi bakıyordum.

Ölümden dönmek insanda çok büyük değişikliklere yol açıyor. İnsanlara, olaylara, yaşananlara daha büyük bir hoşgörü ve anlayışla balkıyorsun. Her şeyi affediyorsun.

Maddi dünya bitiyor.

Balkona çıkıp, bahçedeki çiçekleri, gülleri, dakikalarca minnetle şükranla seyrediyordum.

Uzun zaman bakınca en küçük bir çiçekteki ince detaylar varlığa bakıp tabiatın yaratıcığına şaşıyorum.

Akşamüstleri hafif bir esmeye başlıyor. Dallar nazlı nazlı sallanıyorlar.

Kirazlar olgunlaştı.

Erikler büyüyor, renkleniyor.

Dutlar tatlılaşıyor.

Küçük kuşlar çoktan yuvalarına uçtular.

Kışın soğuklarında güvercinler açlıktan dökülüyorlardı. Babam onlar tek tek toplar, ısıtır, doyururdu.

Bu yüzden giderek çoğalarak bahçeye alıştılar.

Şimdi yüzlercesi her sabah gelip yemlerini yiyorlar. Sonra bir kısmı gidiyor. Kalanlar bahçeyi şenlendiriyorlar.

Öğlen de yine toplanıyorlar.

Yemliyoruz. Mutlu sesler çıkarıyorlar.

Kalanlar, bahçeyi şenlendirmeye devam ediyorlar.

Akşam yuvalarına dönüyorlar.

Böylece babamın bir hatırasını yaşatmış oluyorum. Nur içinde yatsın.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
css tasarim merkez

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol